10 Nisan 2011 Pazar

güvercin

Merhaba!

Ben bir güvercinim. Sıradan bir güvercin. Eblek bir güvercin. Arkadaşlarımla beraber görseniz ayırt edemezsiniz. Aslında farklıyız hepimiz. Ama siz bu farkları görmezsiniz, buna ayıracak ne vaktiniz vardır ne de biz güvercinler buna değeriz...Olsun.

Kendimi bildim bileli Şişli'deyim. Şişli Cami'nin önündeki ufak meydan var ya, hah işte orada takılırız ailem ve arkadaşlarımla. Her gün aynıdır. Genelde yem atarlar bize, bazen simit düşer payımıza, bazen de ufak bir çocuğun kemirirken düşürdüğü mısırları kollarız. Günler böyle gelip geçer, fazla düşünmeyiz... Eblek bir güvercinim dedim ya az önce... Günler böyle geçip gittiğinden. Kendimi bildim bileli böyle yaşadığım ve bunu hiç sorun etmediğimden.

Düşündüğüm zamanlar oldu aslına bakarsanız! Şehri düşündüm, bu kadar insan nereye koşuşturup durur bunu düşündüm, şu caminin minaresinden baktığımda gördüğüm yerleri merak ettim. Bakın şimdi size söylerken fark ettim, biz kuşuz madem neden uzak seyahatlere çıkmıyoruz? Gerçi bir defasında buna kalkıştım ama her yer yine taştı, her yer yine insan...Çok da yoruldum ayrıca! Annem de hep der zaten; "dışarısı tehlikeli, hem pek farklı bir şey de bekleme. Orada da bizim gibi güvercinler var. Yem bekler dururlar."

Seviyordum burayı. Her gün aynıydı. Yemlenip guguklayıp gezerdik. Yemekten sonra arkadaşlarımla minareye uçardık genelde. Ağaçlarda öğlen uykusuna yatardık. Ve ben büyüdüm günden güne, aynı şeyleri yaptım büyük bir sakinlik içinde....

Sonra günün birinde bir martı kondu yanıma öğle uykusu sonrası. Hep görürdüm martıları. Pek havalıdırlar. Pek durmazlar yanımızda. Sahi siz hiç bir martıyla bir güvercini yan yana gördünüz mü? O gün yanıma kondu işte. Tünemiştim bir köşede. Birden konuverdi yanıma. Ne kadar ürktüğümü de görünce yine o şen kahkahasından savurdu havaya. Ona bakmaktan kendimi alamadım. Tanrım ne kadar da parlaktı tüyleri! Hiç bu kadar yakınıma konmamıştı onlardan biri. Ya da ben hiç bu kadar parlak tüylü, bakımlı olanını görmemiştim. Işıl ışıldı kanatları. Belli ki bakımlı bir martıydı. Ah hala hatırlarım, ne de güzel temizlerdi kanatlarını... Ve ne güzel açardı onları güneşe karşı....

Ürktüğümü fark edince gülümsedi. Sohbet etmeye başladı benle. Korkma dedi. "Biliyorum biz martılar biraz dikkatsiziz, pek de özen göstermeyiz başkasına, ama sen korkma benden, benden sana zarar gelmez." Kanatlarını açıverdi birden, güneş gözümü almasın diye. Ama güneş ışınları kanatlarında öyle güzel oynaştı ki... Güneşten bile daha çok kamaştırmıştı gözlerimi. Zaten eblek bir güvercindim, şimdi iyice eksilmişti aklım... Birden kapanıverdim içime. Utandım tüylerimin halinden. Gitsin istedim. Parlaklığını azaltmaktan korktum. Ne kadar da parlaktı... Nasıl şen kahkahalar atardı... bi duysanız, bi görseniz hak verirdiniz bana! Bembeyazdı gövdesi. Grilikler vardı kanat uçlarında. Kuyruğundaki grilikler biraz daha koyuydu. Tertemiz turuncu bir gagası vardı. Gözleri pırıl pırıldı!

Konuştu, kahkahalar attı... Büyülenmiştim. Ne konuştuğunu bile hatırlamıyorum (belki de arkadaşlarımdan daha eblekimdir, bilemiyorum). Anlam veremedi eblekliğime. "Sevdim seni, ebleksin ama yanında olmak keyifli yine de. Görüşürüz minik güvercin. Ha bu arada! Benden korkmana gerek yok, özen göstereceğim seni bir daha ürkütmemeye" dedi. Ve kanatlarını açıp gitti lafı bitince. yine aynı şen kahkahasıyla...

Arkadaşlarım sardı etrafımı hemen. Duymuşlardı martının son sözlerini. Ve fark etmişlerdi nasıl büyülendiğimi. Umutlanma dediler. "Martılar pek havalıdır, denizde takılırlar hep, pek durmazlar buralarda. Hele bahar gelsin hiç inmeyecekler buralara! O da gelmez bir daha. Ciddiye alıp da gözleme yolunu. Hem sen daha önce hiç gördün mü bir martıyla bir güvercini yan yana?"

Sahi siz gördünüz mü hiç?
 
Limon İstanbul'dan Bildiriyor - Free Blogger Templates, Free Wordpress Themes - by Templates para novo blogger HD TV Watch Shows Online. Unblock through myspace proxy unblock, Songs by Christian Guitar Chords